Genel Başkanımız Zekeriya Yapıcıoğlu, “Altını çizerek söylüyorum; bu savaşın genişleyip genişlemeyeceğine bizler karar vermeyeceğiz. Eğer adamlar gözünü karartmışlarsa zamanı geldiğine karar vermişlerse bir şekilde Türkiye'yi de İran'ı da Suriye'yi de Lübnan’ı da Mısır'ı da Ürdün’ü de savaşın içine çekmeye zorlayacak adımlar atabilirler. Bunun için hazırlıklı olmak teyakkuzda olmak gerekir.” dedi.
Katıldığı özel bir televizyon kanalında Filistin’de
yaşananlar ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulunan Genel Başkanımız Zekeriya Yapıcıoğlu, İslam ülkelerine çağrıda bulundu.
“Hiçbir İslam ülkesine İsrail'i bir devlet olarak tanımak
yakışmaz”
Filistin meselesiyle ilgili en başından beri İsrail’i bir
devlet olarak tanımayıp terör şebekesi olarak nitelendirdiklerini belirten
Yapıcıoğlu, “Uyguladığı yöntemler de tamamen terör olarak tanımlanabilecek
şeyler. O yüzden diyoruz ki hiçbir İslam ülkesine İsrail'i bir devlet olarak
tanımak yakışmaz. Eğer iktidar biz olursak eğer bizim imkânımız olursa biz derhal
devlet olarak tanımaktan vazgeçeriz. Sayın cumhurbaşkanının bir ifadesi olmuştu;
eğer İsrail bir örgüt gibi davranırsa örgüt muamelesi görür. Bizde diyoruz ki İsrail’in
başka türlü davranma ihtimali yoktur. Çünkü zaten İsrail bir örgüttür. Hem de çok
vahşi bir örgüttür. Dünyanın en tehlikeli terör örgütüdür. Devlet olma vasfı
yoktur. Çünkü sınırları belirlenmiş bir toprak parçası üzerinde değil kendi
zihninde belirlenmiş bazı sınırlar var ama o sınırları en üst deklere etmiş
değil. Deklere etse belki çevresinde onu devlet olarak tanıyanlar biraz ürkecek,
biraz belki uyanacak, kendine gelecek. Sınırları belirlenmemiş bir toprak
parçası üzerinde işgalini her gün sağa sola vurarak biraz daha genişleten terörist
bir organizasyondan bahsediyoruz. Dolayısıyla biz birinci adımda diyoruz ki bunun
bir örgüt olduğu bilinciyle başta İslam ülkeleri olmak üzere bütün ülkeler bu
bilinçle hareket etsinler ve İsrail’i bir devlet olarak tanımaktan
vazgeçsinler.” dedi.
“Onların diplomat kılıklı adamlarını istenmeyen kişi ilan
edip sınırlarınızın dışına çıkartın, Siyonist şebekeye denizden, karadan ve
havadan ambargo uygulayın”
Siyonist rejimle diplomatik hiçbir ilişkinin olmaması
gerektiğini var olan ilişkilerinde derhal sonlandırılması gerektiğini söyleyen
Yapıcıoğlu, “Daha sonra diyoruz ki madem devlet değil o zaman onlarla sizin
diplomatik ilişki kurmanız, onu devlet gibi tanımlayıp oraya büyükelçi atamanız
ya da onların diplomat kılıklı Siyonistleri burada büyükelçi muamelesi ile
karşılamanız doğru değildir. Yaptığı bu zulümleri görerek şimdiye kadar yapmış
olduklarınızdan vazgeçin. Derhal onları
deport edin. İstenmeyen adam ilan etmek suretiyle ya da uluslararası tabiriyle
‘persona non grata’ istenmeyen kişi ilan edip sınırlarınızın dışına çıkartın ve
oraya atadığınız diplomatlar varsa onları da geri çağırın diyoruz. Bunların mutlak
surette yapmak gerektiğine inanıyoruz çünkü herkes şunu anlasın ki onlarla ‘normalleşme
adımları’ bu normalleşmeyi de tırnak içine almak gerekiyor. Çünkü normal olan
onlara hak ettiği muameleyi göstermektir. Normal olan onunla herhangi bir normal
bir devletmiş gibi muamele yapmak değildir. Adına normalleşme dedikleri Siyonist
rejimle ilişki geliştirme onların zulmünü arttırmıştır. Onların küstahlığını
arttırmıştır. Onların daha pervasız bir şekilde insanların hakkını-hukukunu
çiğnemesine orada katliamları büyütmesine sebebiyet vermiştir. O yüzden diyoruz
ki ilişkileri derhal kesin.” ifadelerini kullandı.
Yapıcıoğlu konuşmasına “Bütün İslam ülkelerine başta Türkiye
olmak üzere şu çağrıyı da yapıyoruz. Onlara çok ciddi manada bir ambargo uygulayın
ve bu ambargonun tabii yani belki bir alt başlıkları var. Diyoruz ki mesela oralardan
işgal altındaki o topraklardan kalkan hiçbir uçağa kendi hava sahanızı açmayın.
Oraya giden uçaklara da hava sahanızı kapatın. İşgal altındaki Filistin
topraklarında siyonistlerin kontrolündeki limanlardan kalkan gemilerin
limanlarınıza yanaşmasına izin vermeyin veya sizin limanlarınızdan ya da sizin
kara sularınızdan geçen gemilerin de oraya gitmesine izin vermeyin. Yani kara
ve hava sahası gibi aynı zamanda deniz sahasını da kapatın.” diyerek devam
etti.
“Çocukların üzerine, çocuk hastanesinin üzerine yasaklı
silah olan fosfor bombaları atılıyor”
Siyonist terör şebekesinin Filistin’de işlediği soykırımı
anlatan Yapıcıoğlu, “Özellikle şu son dönemde yaşananların soykırım olduğu
konusunda hemen herkes müttefik. Bazıları yarım ağızda söylüyor. ‘Neredeyse
soykırım’ diyorlar. ‘Neredeyse’si yok. ‘Adeta soykırım’ değil, soykırımın
kendisi. Çünkü oradaki insanlar sadece Filistinli oldukları için sadece o
topraklarda yaşadıkları için oradan göç ettirilmek üzere her türlü zulme maruz
bırakıyorlar. Hatta hastaneler, mabetler, okullar, Birleşmiş Milletler binaları,
ambulanslar sınır kapısı bombalanıyor. İnsani yardım taşıyan konvoylar
bombalanıyor. Çocukların üzerine, çocuk hastanesinin üzerine yasaklı silah olan
fosfor bombaları atılıyor. Sivillerin çok yoğun yaşadığı yerde, sivillerin
öleceğini bile bile bomba yağdırıyorlar. Tanklarla ateş ediyorlar. İşte en son
bugün yapılan açıklamaları da şu; orayı terk etsinler, terk etmeyen her sivili biz
terörist kabul edip onu da hedef alacağız diye bütün dünyanın gözünün içine
baka baka insanlığı tehdit ediyorlar. İnsanlığın bugüne kadar biriktirmiş
olduğu ya da öne çıkarmış olduğu ne kadar değer varsa hepsini çiğniyorlar. Hiçbir
kutsala da hürmetleri yok. Sadece camileri değil kiliseleri de bombalıyorlar. Bütün
mabetleri bombalıyorlar. Biraz önce söylediğim gibi özellikle bu son hastane
bombalanmasından sonra çoğunluğu çocuk olmak üzere oraya sığınan insanları,
yüzlercesini aynı anda katlettiler ve bir kısmı paramparça oldu.” dedi.
“Adalet Bakanı’na çağrıda bulunuyoruz, savcılıklara
gerekli talimatı verin, talep edin, bu konuda soruşturma açılsın”
“Bu soykırım suçunun organize bir şekilde ve kurumsal olarak
işlendiği görülmeli ve buna göre soruşturmalar açılmalı ve sorunlarla ilgili
davalar üretilmelidir.” diyen Yapıcıoğlu, soykırım işleyen terör şebekesi Siyonistlere
hukukçular tarafından davalar açılması çağrılarının karşılık bulduğunu
söyleyerek şunları kaydetti:
“Biz birkaç kez daha önce açıklamalarda bulunduk. Son birkaç
gündür Türkiye'nin farklı yerlerinde, Ankara başta olmak üzere duyarlı bazı kuruluşlar
ve bazı sivil toplum kuruluşları hatta bazı barolar savcılıklara suç
duyurusunda bulundular. Neye dayanarak? Şimdi yabancı bir yerde başka bir
ülkenin vatandaşı, vatandaşı olmayan birisi başka bir yabancıya karşı bir suç
işlediğinde normal şartlarda her ülkenin kanunları kendi sınırları içerisinde
geçerlidir. Ama Türkiye'deki kanunlar, Türkiye'deki savcılara şöyle bir yetki
veriyor, diyor ki bazı suçlar, insanlığa karşı suçlar da bunların içerisinde, soykırım
gibi insan kaçakçılığı gibi uyuşturucu imal ve ticareti gibi bazı suçlar
dışarıda işlenirse, yabancı bir kişi tarafından işlenir yani vatandaş olmayan
birisi tarafından işlense bile Türkiye'deki savcıların bunları soruşturmaya yetkisi
vardır. Fakat bir şartla, uluslararası ilişkiler ve dengeler gözetilerek bu
konuda Dışişleri Bakanlığı'nın talebine bağlanmıştır. Hukukçular suç
duyurusunda bulunuyorlar ama biz de sayın Adalet Bakanı’na çağrıda bulunuyoruz.
Diyoruz ki savcıların bu konuda harekete geçebilmesi için sizin talebinize
ihtiyaç var. Göz göre göre insanlığa karşı suçlar işleniyor. Bütün dünyada bunu
görüyor. Siz lütfen savcılıklara gerekli talimatı verin, talep edin, bu konuda
soruşturma açılsın, bu olayın sorumluları ile ilgili deliller toplansın, davalar
açılsın, yakalama kararları çıkarılsın ve o yakalama kararları ile birlikte
INTERPOL’e kayıtlı bütün ülkelere de yazıları gönderin. Bunlarla ilgili arama kararı çıkartın. ‘Bunlar
yakalandığında, size geldiklerinde bunları yakalayıp bize teslim edin’ diye
yazı gönderin.”
“Bu caniler hakkında soruşturmalar, davalar açın ve
onlarla ilgili arama-tutuklama kararları çıkartın”
“17 yıldır, 2006 yılında HAMAS’ın seçimleri kazanmasından bu
yana Gazze bölgesi hem karadan hem denizden abluka altında. Şimdi biz diyoruz
ki onlar bu hapis hayatını yaşatmışken eğer bu fütursuzca, pervasızca soykırım
suçunu işleyenler hakkında farklı farklı ülkelerdeki insanlığını yitirmemiş vicdanını
körelmemiş ve gözünü bu nedenle olup bitene kapatmayan bütün ülke yöneticilerine
sesleniyorum. Pek çok ülkenin kanunlarında bu uluslararası suçlar, evrensel suçlar
denilen bu evrensellik ilkesi prensibi gereğince bu gibi suçların
soruşturulması mümkündür. Bunlarla ilgili soruşturmalar açılmalı ve bu suçları
işleyenler, insanların gözünün içine baka baka her türlü insani değeri ayaklar
altına alıp her türlü kutsal çiğneyen bu caniler hakkında soruşturmalar,
davalar açın ve onlarla ilgili arama-tutuklama kararları çıkartın.”
“Siyonizm, Nazizm’den daha tehlikeli bir ırkçılıktır, Siyonizm’i
de kanunlarınızla yasaklı hale getirin”
İslam ülkelerinin ve diğer tüm ülkelerin Siyonizm’e karşı
harekete geçmeye davet eden Yapıcıoğlu, “Biz bir şey daha söylüyoruz. Diyoruz
ki madem bu bir devlet gibi davranmıyor ki devlet değil, bize göre zaten terör
örgütü. O yüzden ilk günden beri terör örgütü gibi davranıyor. Bunun bir terör
örgütü olduğunu kabul edin, kendi parlamentolarınızda kararlar çıkarın ve aynı
zamanda şöyle bir hüküm de getirin; deyin ki bu bir terör örgütüdür ve dünyanın
en tehlikeli terör örgütlerinden bir tanesidir. Çünkü, ellerinde nükleer
silahlar var. Çünkü elinde savaş uçakları var. Çok pervasız ve dünyanın en
tehlikeli düşüncesi olan Siyonizm’e, en tehlikeli ırkçılık olan Siyonizm’e sıkı
sıkıya bağlılar. Siyonizm, Nazizm’den daha tehlikeli bir ırkçılıktır diyoruz. Bunu
da görün, yasaklayın. Birçok Avrupa ülkesinde Nazizm yasaklıdır. Aşırı sağ yasaklanmıştır.
Irkçılık yasaklanmıştır. Peki bu ırkçılığın en tehlikeli cinsi olan Siyonizm’i
de kanunlarınızla yasaklı hale getirin ve bunlarla ilişki kuran, bunlara yardım
eden kişileri terörizme yardım eden teröre finansman sağlayan ülkeler ya da
kişiler kategorisinde değerlendireceğinizi ve ona göre yaptırımlar
uygulayacağınızı söyleyin. Bunu da hep birlikte yapın ki onlar nasıl bütün
insanlığa karşı bir savaş açmışlar ise bütün insanlarda bir araya gelerek
bunlara karşı böyle bir topyekûn bir mücadele başlatsın.” dedi.
“Çok acil bir şekilde insani yardımların Filistin’e
ulaştırılması lazım”
Gazze’de insanların gerçekten çok zor durumda olduğunu
vurgulayan Yapıcıoğlu, “En temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Oradaki Dünya
Sağlık Örgütü'nün, oradaki sağlık kuruluşlarının, oradaki insan hakları
gözlemcilerinin hepsinin ortaklaşa yaptığı çağrı şudur; burada insani ihtiyaçlar
çok kısıtlı. İnsanlar temiz su bulmakta zorlanıyor. Hastanelerde ilaç ve tıbbi
malzemeler yok. Artık ciddi yaralanmış olan hastaları ameliyat ederken narkoz
vermeden ameliyat etmek zorunda kalıyor doktorlar. Bu insanlık suçunu durdurun
ve oraya ihtiyaç duyulan gerekli mallar-malzemeler oraya girsin diye. Dün
itibariyle Refah Sınır Kapısı’ndan 20 kamyonluk yardım malzemesinin girdiği
söylendi. 20 tırdan oluşan insani yardım konvoyu. 20 kamyon denilince çok büyük
bir şeymiş gibi algılanmasın. Bu kadar gün bekledikten sonra sadece 20 kamyon oraya
girmesi çok bir şey ifade etmiyor. Dolayısıyla çok acil bir şekilde bütün
dünyanın insani yardımın oraya ulaştırması için söz birliği ederek medeni
insanlar, insanlığını yitirmemiş insanlar şartsız bir şekilde ne yaparsa yapsın.
Siyonist işgal rejiminin arkasında duranlardan bahsetmiyorum. Onlar
vicdanlarını yitirmişler ama o ülkelerin halkları bile ayağa kalktı kendi yöneticilerini
bunlara mecbur ettiler.” diye belirtti.
“Siyonistler Filistin’in geri kalan topraklarının
tamamını işgal etmekle de yetinmeyecekler”
Siyonizmin tehlikeli düşüncelerini anlatarak bu insanlara
karşı durulması gerektiğini belirten Yapıcıoğlu, “Siyonizmi tanıyan Siyonist
düşüncenin ne olduğunu bilen şunu çok net bir şekilde görür ki onlar sadece şimdiye
kadar işgal ettikleri topraklarla yetinmeyecekler. Filistin’in geri kalan
topraklarının tamamını işgal etmekle de yetinmeyecekler. Çünkü onlara göre yeryüzü
aslında bir nevi onların çiftliği gibidir. Vaadedilmiş topraklardan bahsediyorlar,
hani sanki vaadedilmiş toprakları alsalar orası bitti artık her şey tamam. Hayır,
onlar diyorlar ki zaten Kudüs dünyanın merkezidir. Biz orayı kendimize merkez
kılacağız. Vaadedilmiş topraklara da bizler İsrailoğulları olarak oturacağız,
yayılacağız. Fakat biz buradan bütün diğer insanları yöneteceğiz diyorlar. Bütün
dünyayı kendi çiftlikleri olarak görüyorlar. Geriye yakalanan bütün insanları
da çok af buyurun o çiftlikte ki hayvanlar gibi görüyorlar. Diğer insanların
hiçbirini kendilerine denk insanlar olarak görmüyorlar ki. İnançlarına göre
diğer bütün insanlar onlara hizmet etmek için yaratılmıştır. Diyorlar ki bizim
dışımızdaki diğer insanları öldürsek de evlatlarını onların gözlerinin önünde doğarsak
da onların bütün mal ve mülklerine el koysak da bize itiraz etme hakları yok ki
zaten bize hizmet için yaratılmışlar diyorlar. Dolayısıyla etraftaki ülkelerde
diyecek ki ‘ya bunlar Filistinliler ile Siyonistlerin savaşı biz karışmayalım.’
Sen karışmasan onu yuttuktan sonra sıra sana gelecek. Eğer siz beklerseniz
sıranızı kurbanlık koyun gibi bir gün sıra size de gelecek.” dedi.
Filistin meselesini henüz cumhurbaşkanıyla görüşmediklerini
fakat farklı siyasi partilerle, İslam ülkelerinin büyükelçileriyle, Filistinli
bazı makamlarla görüştüklerini söyleyen Yapıcıoğlu, “Elbette bu vahşetin, akan
kanın durması, oradaki kardeşlerimizin insani ihtiyaçlarının giderilmesi için
herkes elinden geleni yapmalı. Evet diplomasi devrede olmalı. Meselenin
mahiyetini henüz yeterince kavramamış olanlara mesele net ifadelerle açıklanmalı.
Ne olup bittiği konusunda kafası karışık olanlara belki o netlikle tablo
önlerine konulduğunda umulur ki onlarda hakikati görürler ve ona göre bir
pozisyon alırlar diye bir çaba sürer, sürmelidir de.” ifadelerini kullandı.
“Siyonist işgal rejimi birilerinin yapmış olduğu insani
çağrıların hiçbirine kulak vermedi. Kınamaları da çok ‘tın’madı”
Türkiye’nin gerçekleştirdiği diplomasi trafiğinin değerli
olduğunu fakat Siyonist rejimin insani tüm çağrılara kulak tıkadığını belirten
Yapıcıoğlu, “Türkiye bir yandan resmi makamlar olarak hem sayın Cumhurbaşkanı
hem sayın Dışişleri Bakanı hem diğer ilgililerin yürütmüş oldukları o diplomasi
trafiği oradaki insanlara insani yardıma ulaştırılması konusunda değerlidir
elbette. Bir de şöyle bir umutla aslında acaba biz diplomasi yoluyla bu vahşeti
durdurabilir miyiz? Bir kere açık ve net olarak şunu söylemek gerekir, belki
diplomatik dilde devlet yönetenler bunu açıklıkla söyleyemiyor ama bugüne kadar
hiçbir dönemde oradaki siyonist terör örgütü ya da siyonist işgal rejimi birilerinin
yapmış olduğu insani çağrıların hiçbirine kulak vermedi. Kınamaları da çok
‘tın’madı. Oralı olmadılar. Ne zaman ki ona destek verenler ‘Ya yeter artık sen
çizmeyi aşıyorsun, bak artık biz de seni savunamayacak pozisyona geliriz sen
zarar edersin.’ Dediler ne zaman iş o noktaya geldi ondan sonra belki fren
yaptılar. Bütün dünya kamuoyunun tepkisini bir anda karşına almayı göze alamadı.
Ondan sonra durdu. Ya da yeni bir plan hazırlamak üzere biraz geri çekildi ama
her halükârda saldırılarını devam ettirecek işgalini sürdürecek hatta genişletecektir.”
dedi.
“Hesap elbette sadece Gazze ile sınırlı değil”
Diplomatik girişimlerin sonuç vermeyeceğini anlayan hükümet
yetkililerinin planın sadece Filistinle sınırlı olmadığını da gördüğünü
söyleyen Yapıcıoğlu, şunları kaydetti:
“Ben zannedersem şu son dönemlerde o diplomatik girişimlerin
çok fazla bir sonuç vermeyeceği, özellikle saldırıları durdurma noktasına işe
yaramayacağı anlaşılınca söylemlerde biraz sertleşti. Hem sayın
Cumhurbaşkanının hem Dışişleri Bakanının söylemlerinin sertleşmesi hem Sayın
Bahçeli'nin yapmış olduğu açıklama hem diğer siyasi partilerin meclisten ortak
bir bildiri yayınlaması… İlk başta belki biraz daha yumuşak tondaydı. Fakat
yavaş yavaş ton sertleşmeye başladı. Niçin böyle oldu? Bir, saldırılan bu
şekilde durmayacağı anlaşıldı. İki, adamların planının sadece Filistin'le
sınırlı olmadığı daha açık bir şekilde görülmeye başlandı. Şimdi düşünebiliyor
musunuz, Gazze 8,5 kilometre 40 kilometre. 300 küsur kilometrekarelik bir
alanda sıkıştırılmış 2.4 milyon insan var. Bunların elinde çok sınırlı sayıda
kendini savunabilecek aparatlar silahlar var. Dünyanın en büyük silah ihracatçılarından
bir tanesi ilk 5-6 günde 6000 bomba attı. 4 bin 500 ton bomba attı üzerlerine. Bu
yetmiyormuş gibi Amerika uçak gemilerini gönderdi. Denizden zaten Siyonist rejimin
gemileri muhasara altına almıştı. Bir de Amerikalılar, o da yetmedi İngilizlerde
Savaş gemilerini oraya gönderdiler. Bunların hepsi oradaki 2,5 milyon sivil
insan ve ellerinde hafif silahlar bulunan Kassam Tugayları ya da diğer direniş
örgütlerine karşı mı dünya bu kadar güç sevk etti oraya? Hesap elbette sadece Gazze
ile sınırlı değil. Bu görüldü.”
“Türkiye’yi de savaşın bir tarafına zorlayabilirler,
teyakkuzda olunmalı”
Olayın tahmin edilemeyecek kadar büyümesinin an meselesi
olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, “Devletin yaklaşımı, bakışı ve devlet aklı o
noktaya geldi ki bunlar çevirdikleri dolapta Türkiye' ye de zarar verme
Türkiye'ye de saldırı yöneltme konusunda gözü karartmışlar. Öyleyse bir tedbirimizi
alalım diye tabiri caizse oda tırnaklarını çıkarıp göstermeye başladı. Olay genişliyor.
Çin'in Rusya’nın müdahil olması belki de tahmin edilemeyecek kadar geniş
boyutlara ulaşması mümkündür, An meselesidir. Bir de altını çizerek söylüyorum;
bu savaşın genişleyip genişlemeyeceğine bizler karar vermeyeceğiz. Görünen o.
Eğer adamlar gözünü karartmışlarsa o savaşın zamanı geldiğine karar vermişlerse
onlar bir şekilde Türkiye'yi de İran'ı da Suriye'yi de Lübnan’ı da Mısır'ı da
Ürdün’ü de herkesi savaşın içine çekmeye o veya bu tarafta savaşın tarafı olmaya
zorlayacak adımlar atabilirler. Bunun için hazırlıklı olmak teyakkuzda olmak
gerekir.” ifadelerini kullandı.
Filistin davasının sadece Arapların davası olmadığını,
içinde barındırdığı Mescid-i Aksa sebebiyle çevresinin mübarek kılındığını
hatırlatan Yapıcıoğlu, “Hani işte Arapların 22 devleti var 23'üncüsü de oluyorsa
olsun diyenlere şunu hatırlatmak istiyorum, Irak Kürdistan Bölgesi’nde biz
bağımsızlık referandumu yapacağız dediklerinde, biz Irak'ın toprak bütünlüğüne
saygılıyız diyenler kimlerdi? Onu da hatırlasınlar. Başka da bir şey deme
ihtiyacı hissetmiyorum.” diyerek son günlerde Filistin’de yaşanan siyonist
vahşete karşı kitlesel miting ve açıklamalarla tepkilerde bulunan HÜDA PAR’ı
eleştiren bazı çevrelere cevap verdi.