TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan Yardımcımız ve Mersin Milletvekilimiz Faruk Dinç, iç ve dış gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.
TBMM’de düzenlediği basın
toplantısında Filistin’de devam eden katliam ve soykırımları gündeminin ilk
sırasına alan Dinç, iç gündeme dair ise; eğitim ve din hizmetlerinde tasarruf
yanlışı, aile kurumunu yıkıma uğratan gündüz kuşağı programları ve Mersin ilinin
bazı sorunları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Filistin’i gündem etmeye devam
edeceklerini ifade ederek açıklamalarına başlayan Dinç, “Siyonist rejim son 1
yılda korkunç cinayetler işledi. Savaş suçu kapsamına giren her türlü melaneti
işlediği halde insanlık bu vahşeti durdurmak için maalesef harekete geçmedi. Filistinlilere
‘çatışma bölgesinden ayrılın, güvenli bölgelere geçin’ diyen siyonist katiller,
güvenli bölge ilan edilen Han Yunus’a bile her gün bombalar yağdırıyorlar. Binlerce
kişinin sığındığı Et-Tabiin ve El-Faruha okulunu bombalayıp yüzlerce çocuğu
katlettiler. Siviller hastane bahçesine kurdukları çadırlarda hedef alındı,
kadınlar ve çocuklarında içinde bulunduğu siviller dünyanın gözleri önünde
cayır cayır yandılar. Filistinlilerin literatüründe aslında ‘ölenler kurtuldu.’
Çünkü yaralı kurtulanların yarasına sürecek bir merhemi, acılarını dindirecek
ilaçları yok. Gazze’nin kuzeyinde de insanlar açlıktan kırılıyor. Açıkçası
sözün bittiği yerdeyiz. TBMM’nin bu konuda sorumluluğu vardır. Meclisimizin bu
soykırımı durdurmak ve bu ateşi söndürmek için somut adım atması gerekiyor.”
dedi.
Eğitim ve din hizmetlerinde tasarruf yanlışı!
Fahri Kur’an Kursu
Öğreticilerinin sorunlarını gündeme getiren Dinç, “Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın ek bütçe talebi, tasarruf genelgesi kapsamında reddedilmiş ve
ardından eylül ayında göreve başlayan Fahri Kur'an Kursu Öğreticilerinin görevlerine
son verilmişti. Kamuoyunda oluşan tepkiler üzerine maliye bakanlığı Fahri
Kur’an Kursu Öğreticilerinin alımlarını onayladı. Ancak geçen sene 16 bin olan
sayı bu yıl 7 binle sınırlı kaldı. Bu sayı mevcut durumda yetersizdir ve eğitim
hizmetinin aksamaması için en az 5 bin ilave öğreticinin göreve başlatılması
gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
“Eğitimden ve din hizmetlerinden
tasarruf edilemez.” diyen Dinç, “Tasarruf başka alanlarda yapılmalı ve
kaynaklar başka mecralardan oluşturulmalıdır. Şayet tasarruf yapılacaksa sözde
kültürel faaliyet adı altında yapılan festival, konser ve şölen adı altında
toplumu yozlaştıran gereksiz organizasyonlar kısıtlanarak yapılmalıdır. Fahri Kur’an
Kursu Öğreticileri büyük fedakârlıklarla ve çok cüzi ücretlerle 4-6 yaş Kur’an
Kurslarında çalışarak geleceğimiz olan çocuklarımızın yetişmesine katkı
sunuyorlar. Tasarrufun aksine bilakis çalışma şartları iyileştirilmeli,
maaşlarına zam yapılmalı ve ek ders ücretleri karşılanmalıdır.” şeklinde
konuştu.
“Gündüz kuşağı programları aile kurumunu yıkıma uğratıyor”
“Televizyonlardaki gündüz kuşağı
programları toplumun tüm manevi değerler sistemini tahrip edecek bir şekilde
kurgulanıp, tasarlanıyor.” diye belirten Dinç, gündüz kuşağı programlarının
toplumda oluşturduğu olumsuzlukları dile getirdi:
“Manevi değerler sistemini hedef
alan her türlü suça ve suçluya geniş bir alan sunuluyor. Suçun nasıl
işleneceğine, nasıl planlanacağına kadar her türlü ince ayrıntının
magazinleştirilerek sunulduğu bu programlar, suçu dikkat çekecek bir hale
büründürerek suç işleme potansiyeli olan insanlara adeta yol yordam
göstermekte, toplumda zihinsel anlamda bir çürümeye, manevi değerler sisteminin
tahrip olmasına sebep olmaktadır. Bugün özellikle kadınları, çocukları
dolayısıyla aile kurumunu hedef olarak seçen bu programlar kurgulanış biçimiyle
toplumu birbirine karşı güvensizleştiriyor, ayrıştırıyor, düşmanlaştırıyor.
Bu programların yıkıcı etkisine
ve bu konuda hemen her kesimin şikâyetçi olmasına rağmen yine de caydırıcı bir
müeyyidenin uygulanmaması kabul edilemez. Toplumsal ahlakı ve zihinleri böyle
mi koruyacağız? Bu gidiş, gidiş değildir! RTÜK ve ilgili kurumlar bir an önce
harekete geçmeli; olabilecek en kötü ve en sıra dışı örnekleri ekranlara
taşıyarak yozlaşmış ilişkileri ve kokuşmuşluğu sıradanlaştıran, aile kurumunu
dejenere eden, gençliği ifsat eden söz konusu programların yayını
durdurulmalıdır.”
Mersin’in sorunları!
Açıklamalarının son bölümünde
seçim bölgesi olan Mersin’in şehirleşme sorununu gündeme taşıyan Dinç, “Mersin,
verimli olan topraklarıyla, tarımıyla ve turizmiyle çok kıymetli bir şehir.
Ancak Mersin'e gittiğiniz zaman kentin girişinde bir şok yaşarsınız. Çünkü
Mersin adeta devasa bir köy gibi duruyor. Çarpık bir kentleşme var. 320 km
sahili var ancak bu sahilden yeteri kadar yararlanılamıyor. Denizin
kirliliklerinden geçilmiyor. Sokaklar arasında pazarlar kuruluyor, bu pazarlar
çok ilkel ve bu pazarlar özellikle çadırlarla tenteler altında bu pazar
işletmecileri pazarcılık yapıyor.
Her şeyden önce Mersin'e acil bir
şekilde bir kentsel dönüşüm yapılmalıdır. Bu asla ertelenemez bir durumdur.
Bununla birlikte özellikle sahil kenarları temizlenmelidir. Semt pazarları;
kapalı, hijyenik ve temel ihtiyaçların karşılanabileceği bir ortamda kurulmalı.
Mersin gibi her taraftan göç alan bir ilde, maalesef tekstil kent yok. Çoğu
tekstil işletmecileri binaların altında bu işletmelerini sürdürüyorlar. Bu
konuda bu tekstil kentle ilgili hızlı bir şekilde bir tekstil kent
oluşturulmalı ve vatandaşlarımızın rahat bir şekilde işletmelerini sürdürecek
ortamlar sağlanmalı.” dedi.
“Hiçbir şekilde Kürtlerin temel hak ve hürriyetleri bir şarta
bağlanmamalıdır”
Yeni çözüm süreci tartışmaları
ile ilgili sorulan bir soruyu yanıtlayan Dinç, “Türkler hangi temel hak ve
hürriyetlere sahipse aynı şekilde, hiç fark etmeksizin, ne fazla ne eksik, bu
haklar olduğu gibi Kürtlere de sağlanmalıdır. Özellikle Kürtlerin temel hak ve
hürriyetleri asla ama asla pazarlık konusu edilmemelidir. Bu konuda da tabii ki
konuşmalar yapılır. Bölgenin kanat önderleri ve siyasi partiler olabilir. Bu konuda
etkin ve yetkin kim varsa görüşler alınır. Ancak hiçbir şekilde Kürtlerin temel
hak ve hürriyetleri bir şarta bağlanmamalıdır.” dedi.