30 Ağustos ve Malazgirt zaferlerinin bu coğrafyada yaşayan bütün halkları tek vücudun azaları haline getiren, aynı değerler uğruna omuz omuza ölüme koşmalarını sağlayan ruhun; İslam kardeşliği ve ümmet şuuru olduğunu belirten Genel Sekreterimiz Şahzade Demir, Türkiye yeni yüzyılında İslam ortak paydasında kardeşlik ruhunun yeniden ihya edilmesi ve kardeşliğin edebiyatı değil, hukukunun esas alınması gerektiğini söyledi.

Genel Sekreterimiz ve Gaziantep Milletvekilimiz Şahzade Demir, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Demir, 30 Ağustos ve Malazgirt zaferleri, eğitimde meydana gelen sorunlar, karma eğitim dayatmasından vazgeçilmesi, dezavantajlı durumda olan ailelerin çocukları için öğrenci yardımının yapılması, tarım politikalarının geliştirilmesi, çiftçilerin desteklenmesi ve bazı yerel sorunlara değindi.

Parti olarak tüm milletvekili arkadaşlarıyla ve parti teşkilatlarıyla sahada olduklarını ve yerelde halkın sorunlarına çözüm bulmak için çaba gösterdiklerini belirten Demir, yerel sorunlar arasında İdil Ziraat Fakültesinin Şırnak merkeze taşınma kararından vazgeçilmesi ve Nizip çayının ıslah edilmesi projesinin bir an önce bitirilmesi hakkında da konuştu.

“Türkiye'nin yeni yüzyılı İslam ortak paydasında birlik ve kardeşlik ruhu ile yazılmalı”

Demir konuşmasına ilk önce 30 Ağustos ve Malazgirt zaferlerine değinerek başladı.

İki büyük zaferin kardeşlik ruhu ve ümmet şuuru ile kazanıldığını belirten Demir, “Bu hafta iki önemli olayın yıldönümlerini idrak ediyoruz. 26 Ağustos Malazgirt Zaferi ile 30 Ağustos bayramları. 1071 de kazanılan Malazgirt zaferi, Anadolu topraklarının İslamlaşması anlamında çok büyük bir vakıadır. Alpaslan’ın ordusuna Kürt Müslüman toplumundan da 10 bin kişi, hatta Fars ve Arap Müslümanlar da destek vermiştir. Savaşa katılan Kürt ileri gelenlerinden Molla Yahya, “Din kardeşlerimizin yanında cihat etmeye geldik” diyerek Alpaslan’ın çağrısını cevapsız bırakmamıştır. Sonuçta büyük Rum ordusu kısa sürede mağlup edilmiş ve Anadolu topraklarının kapıları Müslümanlara tamamen açılmıştır. Yine yaklaşık 900 yıl sonra Anadolu topraklarını küffarın işgalinden kurtarmak ve Müslümanlığının devamını temin etmek amacıyla bu coğrafyada yaşayan Türkü Kürdü Arabı Lazı Çerkez’i ile bütün Müslümanlar binlerce şehit vererek düşmanın işgaline son verdiler. Malazgirt ile başlayan, fiili savaş anlamında Büyük Taarruz ile bitmesine karşın günümüze kadar devam eden süreçte bu ağır bedelleri ödeyen ecdat, aslında bize sadece bir toprak parçası bırakmadı. Bu coğrafyada yaşayan bütün halkları tek vücudun azaları haline getiren, aynı değerler uğruna omuz omuza ölüme koşmalarını sağlayan ruh, İslam kardeşliği ve ümmet şuurudur.” ifadelerini kullandı.

İslam Medeniyetini bizlere miras bırakan ecdadımızın yerine getirdiği kardeşlik hukukuna Türkiye Yeni Yüzyılında da yerine getirilmesi, kardeşliğin edebiyatı değil, hukukunun esas alınması gerektiğine dikkati çeken Demir, “ Onlar aslında bize toprak ile birlikte İslam Medeniyetini miras bıraktılar. Bunun kadrini bilmek, bu medeniyete sahip çıkmak ve aynı ruhu, aynı kardeşlik erdemini bilmek biz geride kalanlara bırakılmış bir sorumluluktur. Türkiye'nin yeni yüzyılı İslam ortak paydasındaki bu birlik ve kardeşlik ruh ile yazılmalıdır. Tanzimat dönemi ile birlikte yara almaya başlayan ve Tek Parti iktidarı döneminde açıkça canına kastedilen bu kardeşlik ruhu yeniden ihya edilmeli, kardeşliğin edebiyatı değil, hukuku esas alınmalıdır.” diye konuştu.

“Yeni Eğitim-Öğretim dönemi, ne yazık ki yine birçok kronik sorunla birlikte başlamaktadır”

Genel Sekreterimiz Demir’in değindiği diğer bir konu ise son günlerde çokça tartışma konusu olan karma eğitimin zararları ve eğitimdeki sorunların çözülerek eğitim-öğretime başlanılması oldu.

Yeni eğitim-öğretim döneminde öğretmenlere ve öğrencilere başarı temennilerinde bulunan Demir,  “2023-2024 Eğitim-Öğretim yılı öğretmenler için 4 Eylül, öğrenciler için ise 11 Eylül’de başlayacak. Öncelikle bu Eğitim-Öğretim yılının hayırlı olmasını diliyorum.” dedi.

İdeolojik dayatmalarla eğitim-öğretimin kronikleşmiş sorunlar yumağının içinde bocalandığını ve bundan dolayı başarı oranlarının düştüğünü anımsatan Demir, “Yeni Eğitim-Öğretim dönemi, ne yazık ki yine birçok kronik sorunla birlikte başlamaktadır. İdeolojik eğitim sorunu, batıcılığı ve tabiatperestliği salık veren müfredat sorunu, karma eğitim dayatması, sınav odaklı sistemde ısrar, eğitimde fırsat eşitsizliğine ve nitelik sorununa yol açan kadro ve fiziki yetersizlikler ile anadilde eğitimin önündeki engeller bunlardan bazılarıdır. Bütün bunlar eğitimde en acil ihtiyaç olan “insan yetiştirme” amacından bizi uzaklaştırmış, kendi medeniyetlerine, kendi değerlerine uzak, manevi anlamda çöküntü yaşayan bir gençliğin yetişmesine neden olmuştur.” şeklinde konuştu.

“Sıkıntı yaşayan ailelere öğrenci başına destek verilmeli ve servisler ücretsiz sağlanmalıdır”

Dezavantajlı durumda olan öğrencilere destek verilmesi ve okullarda bağış adı altında kayıt ücretlerinin alınmaması gerektiğini belirten Demir, “Öte yandan ekonomik kriz, öğrenci okutan vatandaşın belini iki kat bükmektedir. Servis ücretleri, kırtasiye giderleri ile diğer eğitim giderleri artan hayat pahalılığı ile birlikte büyük bir külfete dönüşmüştür. Bu bağlamda Zorunlu ve "parasız" eğitimin gereği olarak sıkıntı yaşayan ailelere öğrenci başına destek verilmeli ve servisler ücretsiz sağlanmalıdır. Ayrıca ödenek yetersizliği nedeniyle okulların temel ihtiyaçlarının karşılanmasında ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu nedenle okul idarelerince, velilerden bağış adı altında kayıt parası alınabilmektedir. Bu sorun artık nihai olarak çözüme kavuşturulmalıdır.” dedi.

“Veliler açısından külfete dönüşen bir diğer uygulama ise öğretmenlerin yardımcı kaynak talebidir”

Bakanlık tarafından okullara gönderilecek olan yardımcı kaynak kitaplarının geciktirilmeden tüm okullara zamanında ulaştırılması gerektiğini söyleyen Demir, “Veliler açısından külfete dönüşen bir diğer uygulama ise öğretmenlerin yardımcı kaynak talebidir. Geçen yıl bakanlıkça yardımcı kaynak dağıtımı da yapılarak bu konuda önemli bir adım atıldı. Ancak dağıtım bütün okullarda aynı zamanda yapılamadı ve ciddi gecikmeler yaşandı. Bu konunun da artık sorun olmaktan çıkarılması gerekir. Ya ders kitapları yardımcı kaynaklara ihtiyaç bırakmayacak şekilde hazırlanmalı ya da yardımcı kitaplar zamanında dağıtılmalıdır.” ifadelerini kullandı.

“Ebeveynler hiçbir baskı altında kalmadan çocuklarını istedikleri okullara gönderebilmelidirler”

Karama eğitim dayatılmasından vazgeçilmesi, karma eğitimin olmadığı okullarda okuyabilme imkanın sağlanmasının insani bir hak olduğunu belirten Demir, “Bu arada karma eğitim dayatmasından vaz geçilmesi yönündeki çağrılarımız da başta CHP olmak üzere birtakım çevrelerce bağlamından koparılmakta, konunun tartışmaya açılmasının önüne geçilmek istenmektedir. Bizim söylediğimiz şey gayet açıktır; bu meseleye temel insan hakları ve hukukun üstünlüğü perspektifinden bakılmalıdır. Her anne-baba, kendi çocuğunu kendi inanç ve hassasiyetine göre yetiştirme hakkına sahiptir. Eğitimin zorunlu olduğu bir yerde devlet, ebeveynlerin taleplerine göre alternatifler sunmakla mükelleftir. Bu bağlamda her türlü dayatmadan vazgeçilmeli ve karma eğitimin yanı sıra ayrı eğitim sistemi de hayata geçirilmelidir. Ebeveynler hiçbir baskı altında kalmadan çocuklarını istedikleri okullara gönderebilmelidirler.” şeklinde konuştu.

 “TMO'nun açıkladığı mısır alım fiyatı, çiftçilerin maliyetlerini karşılamaktan oldukça uzaktır”

Milletvekilimiz Demir’in meclisteki konuşmasında, tarım politikaları ve çiftçilerin desteklenmesi konularına da değindi.

Mısır alımlarının taban fiyatının çiftçiyi zor duruma bıraktığını ve söz konusu fiyatlarla tarım faaliyetlerinin sekteye uğrayacağını belirten Demir, “Toprak Mahsulleri Ofisi'nin açıkladığı mısır alım fiyatı beklentilerin oldukça altında kaldı. TMO, geçen sene ton başına 5 bin 700 lira verirken bu yıl sadece 300 lira tutarında bir artışla ton başına 6 bin lira açıklaması büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. TMO'nun açıkladığı mısır alım fiyatı, çiftçilerin maliyetlerini karşılamaktan oldukça uzaktır. Bütün girdilerin yüzde 100'ün üzerinde arttığı bir ortamda yüzde 5'lik bir artış, çiftçileri mağdur edecek ve tarımsal faaliyetleri sekteye uğratacaktır.” diye konuştu.

 “Çiftçiler birer hazine gibi korunmalıdır”

Tarımın stratejik önemine ve çiftçinin mutlaka korunması değinen Demir, “Bir milletin kendi kendine yetebilirliği açısından tarım, stratejik bir öneme sahiptir. Tarımsal ürünlerde dışa bağımlılığın önlenmesi hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle biz HÜDA PAR olarak diyoruz ki; çiftçiler birer hazine gibi kıymetli görülerek korunmalıdır. Girdi maliyetlerinin çiftçiyi ekimden koparmasına müsaade edilmemelidir.” dedi.

“Tarımda dışa bağımlılığı ve maliyet artışlarını azaltacak ciddi adımlar atılmalı”

Tarımsal ürünlerde dışa bağımlılığın önlenmesinin hayati önem taşıdığını belirten Demir, Bu nedenle çiftçinin mahsulünün maliyetinin altında satılmaması için açıklanan fiyatlar revize edilmelidir. Sorunun kalıcı çözümü için tarıma dayalı sanayi teşvik edilmeli, ihtiyaç fazlası gıda ürünlerinin işlenerek ihraç edilmesi desteklenmelidir. GAP gibi yarım kalmış sulama projeleri süratle tamamlanmalı, sulanabilir tarım arazilerinin miktarı arttırılmalı ve toprak bir an önce su ile buluşturulmalıdır. Tarım arazilerinin şehirleşme ve sanayileşme gibi amaç dışı kullanılması önlenmelidir. Gıda sektörünün en yaşamsal ve stratejik sektör haline geldiği gerçeği artık idrak edilmeli ve bu bağlamda tarımda dışa bağımlılığı ve maliyet artışlarını azaltacak ciddi adımlar atılmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Milletvekilimiz Demir yerel sorunlara değindi: İdil Ziraat Fakültesi yerinde bırakılmalı, Nizip Çayı ıslah edilmeli

Partimizin sahada olduklarını anımsatan Demir, İdil Ziraat Fakültesinin yerinde bırakılması ve Nizip Çayının ıslah edilmesi konularına da değinerek şunları kaydetti:

“Şırnak Üniversitesine bağlı İdil Ziraat Fakültesi Üniversitenin merkez kampüsüne alınmak istenmektedir. Oysa fakülte İdil’e maddi anlamda ciddi bir katkı sunmaktadır. Bu nedenle İdil halkının fakültenin taşınmasına ciddi anlamda tepkileri vardır. Şırnak, bütün ilçeleri ile yatırım ve kalkınmaya ciddi anlamda muhtaç durumdadır. Şırnak’a yatırımlar teşvik edilmeli ve bu yatırımlar sadece belli yerlere değil, ilin tamamına yaygınlaştırılmalıdır. Hiçbir yatırım almayan İdil ilçemize yaşayan vatandaşlarımızın talebi fakültenin yurt sorununun ivedilikle giderilmesi ve yerinde bırakılmasıdır. Bilindiği üzere Gaziantep’in Nizip ilçesinde evsel atıkların bırakıldığı Nizip çayı sağlık açısından ciddi bir tehlike saçıyor. Bu derenin ıslah edilmesi amacıyla Nizip İleri Biyolojik Atık Su arıtma Tesisi projesi hayata geçirildi. 155 milyon TL’lik projenin 2023 yılı başında tamamlanarak faaliyete geçirileceği vaat edilmesine rağmen henüz tamamlanmamış olması tepkilere neden oldu. Hem evsel atıkların hem de bölgede bulunan endüstriyel tesislerin atıklarının Nizip çayına akıtılması, bölge sağlığı açısından büyük tehlike arz etmektedir. Bölge sağlığını tehdit eden bu tehlikenin bertaraf edilmesi ve Nizip Çayının sulu tarıma kazandırılması için proje hızlı bir şekilde tamamlanması sağlanmalıdır.”